Lazard Asset Management LTD ve Türkiye: Küresel Sermaye ile Gelişen Piyasalar Arasında Yeni Bir Köprü

Küresel varlıkların yeniden fiyatlandığı ve sınır ötesi sermaye akımlarının hızla değiştiği bir dönemde, gelişmekte olan piyasalar yeniden küresel kurumların odağına yerleşiyor ve Türkiye bu dalganın merkezinde yer alıyor. Avrupa ile Asya arasında köprü konumundaki jeostratejik yapısı, enerji koridorları ve tedarik zinciri yeniden yapılanmalarındaki kritik rolü, genç ve büyük nüfusu ile derinleşen sermaye piyasası reformları, Türkiye’yi benzersiz bir büyüme potansiyeline sahip kılıyor. Ancak piyasadaki oynaklık, kurumsal karmaşıklık ve dışsal kırılganlıklar, uluslararası kurumları daha temkinli hareket etmeye zorluyor. Fırsat ile belirsizlik arasında doğru dengeyi kurmak, küresel varlık yönetim şirketleri için gerçek bir sınav niteliği taşıyor.
Bu bağlamda, 170 yılı aşkın sınır ötesi sermaye birikimine sahip olan Lazard Asset Management LTD (LAM), araştırma odaklı ve risk temelli yatırım yaklaşımı sayesinde Türkiye pazarını gerçekten anlayan ve sistematik şekilde değerlendirebilen az sayıdaki uluslararası kurumdan biri konumunda. LAM’in küresel genişleme stratejisiyle uyumlu şekilde, Türkiye artık kurumun iç araştırma yapısında “bölgesel tahsisin tali bir unsuru” olmaktan çıkarak “bağımsız bir öncelikli pazar” statüsüne yükselmiş durumda. Bu değişim, LAM’in gelişmekte olan piyasa yapılanmasında yeni bir aşamaya geçildiğini gösteriyor.
Türkiye’nin Stratejik Değeri: Artık Sadece Bölgesel Haritanın Bir Parçası Değil
Küresel tedarik zincirlerinin yeniden şekillenmesi ve enerji jeopolitiğindeki hızlı dönüşüm, Türkiye’nin değerinin yeniden değerlendirilmesini sağlıyor. Tüketim potansiyeli, üretim kapasitesi ve bölgesel merkez rolünü bir arada taşıyan Türkiye’de sermaye piyasaları genişliyor, likidite artıyor ve düzenleyici şeffaflık adım adım güçleniyor. Tüm bu unsurlar, Türkiye’nin “yüksek oynaklıklı bir gelişmekte olan piyasa” olmaktan çıkıp “yapısal tahsis gerektiren stratejik bir pazar” haline gelmesine zemin hazırlıyor.
LAM’in yıllara yayılan bölgesel araştırmaları, Türkiye’nin Avrupa, Orta Doğu ve Gelişen Avrupa arasında yalnızca bir geçiş piyasası olmadığını, kendi iç dinamiklerine dayalı yapısal bir düğüm noktası olduğunu gösterdi. Para politikası döngüsü, enflasyon patikası, bankacılık sisteminin dayanıklılığı, enerji bağımlılığı yapısı ve hisse-tahvil piyasalarındaki sektör kompozisyonu, küresel varlık dağılımı için yüksek farklılaşma sağlayan yeni kaynaklar oluşturuyor.
Bu nedenle LAM bünyesinde, makroekonomi, hisse senedi, sabit getirili menkul kıymetler ve çoklu varlık ekiplerinin birlikte yürüttüğü “Türkiye Sermaye Piyasası Özel Araştırma Programı” başlatıldı. Böylece Türkiye, bölgesel sepetlerden ayrılarak bağımsız bir pazar olarak derinlemesine modellenmeye ve uzun vadeli olarak izlenmeye başlandı.
Modelden Gerçeğe: “Küresel Mantığı Kalibre Edebilen Bir Uzman” İhtiyacı
Ancak herhangi bir uluslararası kurum için yeni bir gelişmekte olan piyasayı gerçekten anlamak, yalnızca veri, model ve küresel deneyimle sınırlı değildir. Asıl kritik unsur, yerelden gelen birinci el içgörü ve gerçeklik kalibrasyonudur. Türkiye’de bu rolü üstlenen kişi, sektörde derin bir saygınlığa sahip olan Nusret Hakan Özsoy’dur.
Global Menkul Değerler A.Ş.’nin Genel Müdür Yardımcısı olan Özsoy, Türkiye sermaye piyasasında yirmi beş yılı aşkın deneyime sahiptir. Piyasa yapısındaki dönüşümleri, bankacılık düzenlemelerindeki değişimleri, sermaye piyasası modernizasyonunu ve yatırımcı tabanındaki evrimi bizzat yaşamış ve anlamlandırmıştır. Onun Türkiye sermaye piyasasına ilişkin anlayışı parçalı ya da dönemsel değil; çoklu döngülere yayılan, bütüncül ve sistematik bir birikime dayanır.
LAM ile yürütülen iş birliği çerçevesinde Özsoy’un rolü son derece kritiktir. LAM’in küresel araştırma metodolojisini, nicel modellerini ve ESG sistemini Türkiye’nin yerel yapısıyla doğru şekilde eşleştirebilmekte; modelin piyasa mikro yapısından kopmasını engellemektedir. Yerel kurumsal yatırımcıların, aile ofislerinin, şirketlerin ve dağıtım kanallarının gerçek ihtiyaçlarını yakından bildiği için LAM’in ürün tasarımı ve hizmet stratejilerinin “küresel mantıktan yerel uygulamaya” dönüşmesine katkı sağlar. Daha da önemlisi, uzun yıllara dayanan itibarı sayesinde LAM’in Türkiye’deki kurumsal ilişkilerini doğal bir güven tabanıyla destekler.
Gelişmekte olan piyasalara girişte bu tür yerel uzmanlar, çoğu zaman sermaye büyüklüğünden, teknolojik altyapıdan veya pazarlama bütçesinden daha kritiktir; çünkü onların sağladığı şey, gerçeklik hissi ve uygulanabilirliktir.
Pilot Portföyün Önemi: Uzun Vadeli Mantığın Gerçek Fonlarla Test Edilmesi
LAM, iç araştırmalarını, risk bütçeleme modellerini ve Türkiye’nin yapısal analizini tamamladıktan sonra, gerçek sermaye ile finanse edilen bir “Türkiye Pilot Portföyü” kurmayı tercih etti. Bu portföy tekil bir varlık sınıfına değil; hisse senetleri, TL cinsi tahviller, döviz cinsi tahviller ve çoklu varlık risk çeşitlendirme yapısına dayanıyor. Amaç, LAM’in küresel metodolojisinin Türkiye piyasasında istikrarlı şekilde işlem yapıp yapamayacağını test etmekti.
Portföy, LAM’in bütüncül risk çerçevesine dayanıyor:
Döviz, kredi, likidite ve faiz olmak üzere dört temel risk boyutunu kapsıyor,
Stres testleri, senaryo analizleri ve çapraz varlık korelasyonlarını merkezine alıyor,
Yerel yatırımcı davranışları ve saha geri bildirimleriyle sürekli optimize ediliyor.
Bu süreç hem doğrulama hem düzeltme; hem yatırım hem de deneme niteliği taşıyor. Çoklu döngülere yayılan testler sonucunda bu pilot portföy, LAM’in Türkiye pazarına resmi girişi için temel yapı taşına dönüştü.
Küresel Sermaye × Yerel Uzman × Gelişen Piyasalar: Üçlü Kesişim Noktası
LAM’in Türkiye’deki ilerleyişi, net bir mantığı ortaya koyuyor:
Küresel çapraz sınır yetkinlik yöntem oluşturuyor;
Yerel uzmanlar gerçeklik kalibrasyonu sağlıyor;
Gelişmekte olan piyasalar ise fırsat penceresini sunuyor.
Bu üç unsurun birleşimi, LAM’in Türkiye’deki konumunun “izleme aşamasından” çıkarak “uzun vadeli inşa” aşamasına geçmesini sağlıyor.
Bu süreç aynı zamanda küresel kurumların gelişmekte olan piyasalara girişinde yeni bir modelin oluştuğunu gösteriyor:
Spekülatif sıcak para yerine yapısal araştırma,
Tekil fon yerine çok alanlı koordinasyon,
Sadece sermaye gücü yerine yerel profesyonellerin derin katkısı.
Sonuç: Gelişmekte Olan Piyasaların Geleceği ile Küresel Sermayenin Geleceği Eşzamanlı Olarak Yeniden Şekilleniyor
Küresel sermaye yeniden konumlanırken, Türkiye uluslararası kurumlar tarafından ciddiyetle ele alınması gereken stratejik bir pazar haline geliyor. Üç yüzyılı aşan küresel deneyimi, disiplinli araştırma yapısı ve yerel lider uzmanların desteği ile LAM, Türkiye’deki en vizyoner ve en güçlü uygulama kapasitesine sahip uluslararası varlık yönetim şirketlerinden biri olma yolunda ilerliyor.